DJI'ın yeni kişisel oyuncağı DJI Mavic tanıtıldı. Çok yakında satışa sunulacak olan taşınabilir drone için ön sipariş fiyatı resmi sitede 999$ olarak görünüyor. Seyahat sırasında taşınabilmesini kolaylaştırmak amacıyla droneun kanatları katlanabiliyor. Sadece 743 gram ağırlığında. 7 Kilometre alan içerisinde 27 dakika havada kalabiliyor. 18 m/sn hız verisi belirtilmiş bu da yaklaşık olarak 65 km/sa hıza denk geliyor. 3 eksenli gimbal, 4K vidyo çekme özelliği, 12 mp kamerası ve gelişmiş konum özellikleriyle yepyeni bir hava oyuncağı meraklılarını bekliyor.
Yazıyı oku ...
21 Kasım 2016 Pazartesi
28 Ekim 2016 Cuma
Cumhuriyetimizin 93. Yılı Kutlu Olsun!
Şişli Belediyesi hazırlamış, cumhuriyet kısa filmi:
Yazıyı oku ...
19 Ekim 2016 Çarşamba
Japon Animesinde Türk Döneri ve Köftesi
Japon animesi "Shokugeki no Souma" (Yiyecek Savaşları), Türk döneri ve köftesini yayınladı. Pide içerisinde köfte üzerine döner koyup yoğurtlu sosla bezeyen karışıma karakterler doyamıyor:
Yazıyı oku ...
Etiketler:
döner,
köfte,
Shokugeki no Souma,
Türk,
yiyecek savaşları
18 Ekim 2016 Salı
Kendi Kendine MBA (The Personal MBA) Kitabı - MBA Tek Kitapta!
Binlerce lira verip MBA programlarına yazılmak yerine tüm MBA kavramlarını doyurucu bir içerikle birlikte içeren çok yararlı bir başvuru kaynağı. Sürekli elimizin altında durmasında fayda var.
İngilizcesi iyi olmayanlar için Türkçesi de mevcut. D&R, idefix gibi sitelerde "The Personal MBA" ya da "Kendi Kendine MBA" diye aratabilirsiniz. Fiyatı gayet uygun fakat baskı kalitesi biraz kötü. Yurtdışında paperback (karton kapak) diye tabir edilen ucuz kağıda küçük yazıtipi ile basılan bir kitap. Okuması yorucu ama kitap çok zevkli.
Aynı yazarın "The First 20 Hours" - "İlk 20 Saat" isimli bir kitabı daha olduğunu öğrendim. Bir konuda uzmanlaşmak için 10000 saat kuralına gerek olmadığını doğru kullanılırsa 20 saatlik çalışma ile de birşeyler ortaya konabileceğini söylüyor. Fırsat bulursam okumaya çalışacağım.
Yazıyı oku ...
İngilizcesi iyi olmayanlar için Türkçesi de mevcut. D&R, idefix gibi sitelerde "The Personal MBA" ya da "Kendi Kendine MBA" diye aratabilirsiniz. Fiyatı gayet uygun fakat baskı kalitesi biraz kötü. Yurtdışında paperback (karton kapak) diye tabir edilen ucuz kağıda küçük yazıtipi ile basılan bir kitap. Okuması yorucu ama kitap çok zevkli.
Aynı yazarın "The First 20 Hours" - "İlk 20 Saat" isimli bir kitabı daha olduğunu öğrendim. Bir konuda uzmanlaşmak için 10000 saat kuralına gerek olmadığını doğru kullanılırsa 20 saatlik çalışma ile de birşeyler ortaya konabileceğini söylüyor. Fırsat bulursam okumaya çalışacağım.
15 Ekim 2016 Cumartesi
Haberleri Çok Fazla Takip Etmenin Olumsuz Etkisi
Başta internet haber siteleri olmak üzere haberleri gereğinden fazla takip etmek insanları olumsuz etkiliyor. Okuduğumuz ya da duyduğumuz olumsuz haberlerin %99'u için elimizden gelen birşey olmadığı için moralimiz bozuluyor ve kendimizi üzgün hissediyoruz. İş sırasında bir yandan bu haberleri takip etmek verimliliğimizi de düşürüyor.
Yazıyı oku ...
Şikayet kısmına katılmamak elde değil
Herhangi bir aptal eleştirebilir, kınayabilir ve şikayet edebilir, çoğu aptal gibi.
Yazıyı oku ...
Dale Carnegie (How to win friends and influence people)
28 Mayıs 2016 Cumartesi
Albert Einstein'ın Yahudi bilimciler için Ankara'ya mektubu
Hitler'den kaçan akademisyenlerin sığındığı yer Türkiye. Prof. Albert Einstein'ın Yahudi bilimciler için Ankara'ya mektubu:
Yazıyı oku ...
Etiketler:
Albert Einstein,
Ankara,
bilim adamları,
mektup,
yahudi
17 Nisan 2016 Pazar
Kabak asması sarmaşığı ve aerodinamik harikası tohumları
Planör şeklindeki tohumları bir kesenin içinden rüzgarla birlikte havalanıyor ve ormanın uzak köşelerine ulaşıyor:
Yazıyı oku ...
29 Mart 2016 Salı
Mutluluğa Giden 10 Adım
Az nefre et, çok sev
Az kaygılan, çok dans et
Az al, çok ver
Az tüket, çok üret
Az somurt, çok gül
Az konuş, çok dinle
Az kork, çok dene
Az yargıla, çok kabul et
Az izle, çok yap
Az şikayet et, çok takdir et
6 Mart 2016 Pazar
Ajda Pekkan - Petrol - 1980 Eurovision İngiliz Televizyonundan Tam Kayıt
1980 yılında Eurovision'da ülkemizi temsil eden Petrol şarkısının İngiliz televizyonundan tam yarışma kaydını izleyebilirsiniz. İlk önce Ajda Pekkan - Petrol klibi gösteriliyor sonrasında yarışmaya ait canlı kayıt yer alıyor.
Ayrıca vikipedi'de 1980 Eurovision Şarkı Yarışması'na ait maddeyi de inceleyebilirsiniz:
https://tr.wikipedia.org/wiki/1980_Eurovision_Şarkı_Yarışması
Ajda Pekkan - Petrol - Fransızca (Le Roi Du Pétrole):
Yazıyı oku ...
Ayrıca vikipedi'de 1980 Eurovision Şarkı Yarışması'na ait maddeyi de inceleyebilirsiniz:
https://tr.wikipedia.org/wiki/1980_Eurovision_Şarkı_Yarışması
Ajda Pekkan - Petrol - Fransızca (Le Roi Du Pétrole):
Ajda Pekkan - Petrol - İngilizce (Loving On Petrol):
Etiketler:
1980,
ajda pekkan,
eurovision,
fransızca,
ingilizce,
pet'r oil,
petrol
2 Mart 2016 Çarşamba
VW Golf MK7 Uzaktan Kumanda Pilini Kendiniz Değiştirin
Kumanda pilinizin zayıflandığı uyarısını göstergede gördüğünüzde pili değiştirme vakti gelmiş demektir. CR2025 pil kullanarak kumanda pilini alttaki videodaki gibi kolayca değiştirebilirsiniz.
Yazıyı oku ...
Etiketler:
değişimi,
mk7,
pili,
uzaktan kumanda,
vw golf
23 Ocak 2016 Cumartesi
Acımasız iş hayatı nereye kadar?
Çalışma hayatı günden güne çoğumuz için zorlaşıyor ve durum pek de iç açıcı değil. Giderek yoğunlaşan iş temposu, insanüstü iş yüklenmesi, rekabet, primler, promosyonlar ve tabi ki bir türlü gelmek bilmeyen terfiler. Ne yaptığımızın ve kalitesinin yeteri kadar sorgulanıp sorgulanmadığı ise tam bir muamma. İşler yetişsin (yetişiyor görünsün) de nasıl olursa olsun. Acımasız bir hiyerarşi altında en altta ezilen emekçi çalışanlar. Esas işi yapanlar fakat karşılığını alamayanlar. Üst tabakanın gelirine gelir, ünvanına ünvan katmasından başka bir işe yaramayan bireyin psikolojisini alt üst eden adeta hayattan soğutan iş yoğunluğu. Seneler geçmesine aynı yıl mezun olan arkadaşları terfiler alırken yerinde sayan gerçek emekçiler. Neden? Çünkü ağzı laf yapmıyor çünkü kendini anlatamıyor (pazarlayamıyor). Çalışıyor çabalıyor ama hep bir sonraki terfi dönemini beklemek zorunda kalıyor. Peki durum nereye kadar böyle devam edebilir?
Elbette bir yerde artık bıçak kemiğe dayanıyor ve insan isyan ediyor. Bu isyanın en kötü hali etraflıca düşünülmeden hemen verilen istifa oluyor. Oysa bireyin tüm bu durumlara dur diyebilmesi biraz da kendi elindedir. Karşısındakiler acımasız ise kendi yaşam alanını ve emeğini korumak için birey gerekeni yapmalıdır. Sürekli kendini sömüren bu anlayışa dur diyebilmeli, gerekirse üzerindeki işleri bitirmeden yeni iş kabul etmemeli, haddini aşan ve karşılığı olmayan fazla çalışmalara direnebilmelidir.
Çalışanların tümü bu tepkileri ortaya koyabilse işverenler de geri adım atarak olması gereken insani seviyelere geri dönecektir. Biraz daha fazla zam ya da erken terfi alabilmek için işverinin gözüne girmek isteyen ve iş arkadaşlarının emeklerini hiçe sayan "ben yaptım" odaklı bireyler ya da sessiz kalıp aslında zulme "evet" diyen bir kesim çalışan olmasa.
Çalışma koşullarında iyileşme olmasa da tüm kapılar aslında sizin için açık. Hiçbir yerde zorla çalışmak zorunda değilsiniz. Dünyada bir tek sizin çalıştığınız işyeri yok. Değişimden korkmayın. Değişim zorlu bir süreç ama sonuçları bulunduğunuz konumdan çok çok daha iyi olabilir. Yeter ki bilgili, donanımlı, işini severek yapan ve kendini sürekli geliştiren bireyler olmaya çalışalım.
Yazıyı oku ...
Elbette bir yerde artık bıçak kemiğe dayanıyor ve insan isyan ediyor. Bu isyanın en kötü hali etraflıca düşünülmeden hemen verilen istifa oluyor. Oysa bireyin tüm bu durumlara dur diyebilmesi biraz da kendi elindedir. Karşısındakiler acımasız ise kendi yaşam alanını ve emeğini korumak için birey gerekeni yapmalıdır. Sürekli kendini sömüren bu anlayışa dur diyebilmeli, gerekirse üzerindeki işleri bitirmeden yeni iş kabul etmemeli, haddini aşan ve karşılığı olmayan fazla çalışmalara direnebilmelidir.
Çalışanların tümü bu tepkileri ortaya koyabilse işverenler de geri adım atarak olması gereken insani seviyelere geri dönecektir. Biraz daha fazla zam ya da erken terfi alabilmek için işverinin gözüne girmek isteyen ve iş arkadaşlarının emeklerini hiçe sayan "ben yaptım" odaklı bireyler ya da sessiz kalıp aslında zulme "evet" diyen bir kesim çalışan olmasa.
Çalışma koşullarında iyileşme olmasa da tüm kapılar aslında sizin için açık. Hiçbir yerde zorla çalışmak zorunda değilsiniz. Dünyada bir tek sizin çalıştığınız işyeri yok. Değişimden korkmayın. Değişim zorlu bir süreç ama sonuçları bulunduğunuz konumdan çok çok daha iyi olabilir. Yeter ki bilgili, donanımlı, işini severek yapan ve kendini sürekli geliştiren bireyler olmaya çalışalım.
İstanbul'da iş hayatı neden giderek daha da zorlaşıyor?
İstanbul'da çalışmak aslında çalışmaya çalışmak. İstanbul'un sınırlarının ucu bucağı olmamasından dolayı iş için artık sadece karşı yakalarda çalışmıyor Gebze'ye Çatalca'ya Çerkezköy'e gidip geliyoruz. Sabah erkenden kalkıp farklı yakadaki ya da ildeki işyerinize öncelikle ulaşmaya çalışmakla başlıyor mücadelemiz. Her gün 2-3 saatimiz serviste geçiyor. Toplam fazla mesai yapmıyorsak (buraya dikkat fazla mesai yoksa diyorum :) ) en az 12 saatimiz ev dışında yani iş için geçiyor. Geriye kalan sürenin 8 saatini uykuya ayırsak 4 saat kalıyor. Bu 4 saatte yemek mi yiyelim çocuklarımızla mı ilgilenelim alışveriş mi yapalım? Kendimize ayıracağımız vaktimiz ne yazık ki kalmıyor kalamıyor. Bir süre sonra bu zaman açmazından çıkışı uyku saatimizden ödün vererek bulduğumuzu sanıyoruz. Daha az uyurum ne olacak ki? Uykusuzluk ise hem sağlığımızı etkiliyor hem de işyerindeki verimimizi dolayısıyla iş hayatı mutluluğumuzu olumsuz etkiliyor.
Ülkemizde çalışmak için, iş bulabilmek için doğduğu yerden memleketinden göç eden yüzlerce insan var. Yaşadığı yerde iş imkanı bulamadığı için büyükşehirlere göç etmek zorunda kalıyoruz. Hatta bazı iş kolları için durum o kadar vahim ki büyükşehirde yaşamasına rağmen iş bulamayan insanlar başta İstanbul olmak üzere diğer büyükşehirlere göç etmek zorunda kalıyor bırakılıyor. İstanbul'da yaşayan İzmirliler, Ankaralılar bunun güzel bir örneğidir. Bunun sonucunda göç alan büyükşehir de bu büyümeyi kaldıramıyor ve yaşanmaz hala geliyor. Bakınız: İstanbul. Plansız nüfus artışıyla birlikte trafik ve pahalılığın artmasıyla tekrar yazımızın en başına dönüyoruz.
Ülke genelinde iş imkanlarının eşit dağıtılmasını sağlamaya yönelik bir politika geliştirilmezse çok yakın bir gelecekte sanırım tüm Türkiye olarak İstanbul'da daha da zor şartlar altında çalışmaya ve yaşamaya başlayacağız.
Yazıyı oku ...
Ülkemizde çalışmak için, iş bulabilmek için doğduğu yerden memleketinden göç eden yüzlerce insan var. Yaşadığı yerde iş imkanı bulamadığı için büyükşehirlere göç etmek zorunda kalıyoruz. Hatta bazı iş kolları için durum o kadar vahim ki büyükşehirde yaşamasına rağmen iş bulamayan insanlar başta İstanbul olmak üzere diğer büyükşehirlere göç etmek zorunda kalıyor bırakılıyor. İstanbul'da yaşayan İzmirliler, Ankaralılar bunun güzel bir örneğidir. Bunun sonucunda göç alan büyükşehir de bu büyümeyi kaldıramıyor ve yaşanmaz hala geliyor. Bakınız: İstanbul. Plansız nüfus artışıyla birlikte trafik ve pahalılığın artmasıyla tekrar yazımızın en başına dönüyoruz.
Ülke genelinde iş imkanlarının eşit dağıtılmasını sağlamaya yönelik bir politika geliştirilmezse çok yakın bir gelecekte sanırım tüm Türkiye olarak İstanbul'da daha da zor şartlar altında çalışmaya ve yaşamaya başlayacağız.
22 Ocak 2016 Cuma
Hayat kolay, neden bu kadar zorlaştırıyoruz?
Jon Jandai'den hayatı neden bu kadar zorlaştırdığımızı sorgulayan bir TEDx videosu:
Yazıyı oku ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)